KÜBA’DA DEVRİM

Avrupa dışına çıktığım ilk ülkeydi Küba, 19 yaşındaydım. Kültürünü ve tarihini en çok öğrenmek istediğim ülkelerin başında geldiği için gitmeden önce Ernesto Che Guavera ve Fidel Castro’nun hayatını okumuştum. Tarihi bir öneme sahip Küba Devrimini ve Küba' tarihini anlamak için çok zaman harcamıştım. Bu kendisi küçük ama etkisi büyük ülkenin neden "karayiplerin incisi" olarak anıldığını anlamak için ise ziyaret etmem gerekmişti.


İyi İngilizce bilen taksicimle kısa sürede samimi olduktan sonra ikimiz için de çok karlı bir anlaşma yaptık. O güzel bir bahşiş, ben de çok özel bilgiler edinecektim. Beni başkent Havana’nın en önemli tarihi noktalarından, Fidel’in devrim sonrası büyük konuşmasını yaparken beyaz bir güvercinin gelip omzuna konduğu meşhur devrim meydanına, sürgün edildiği Meksika’dan 81 kişiyle Küba’ya geri geldiği Granma (Büyükanne) adlı yatın sergilendiği devrim müzesine ve şehirde Che’ye dair her yeri bütün hikâyeleriyle anlatarak gezdirdi. 

Bir yeri çok araştırarak gittiğinizde sanki buraları uzun zamandır biliyormuş gibi hissediyorsunuz. İşte Küba hakkındaki düşüncem aynen bu şekildeydi.

Fidel Castro’dan önceki Küba lideri Batista’nın aldığı rüşvetler, yaptığı yolsuzluklar ayyuka çıkmış, halkın büyük bir kısmının sağlık ve eğitim hizmetinden yoksun ve aç bir şekilde yaşadığı bir dönemde 26 Eylül hareki olarak adlandırılan bir hareketle Fidel yönetime başarısız bir müdahalede bulunur ve yakalanır. Gerçi Fidel öncesi dönemi konu alan Hollywood filmleri Küba'yı hep şaşalı ve elit gösterir ama Fidel Castro'nun karşı çıktığı da işte bu adaletsizliktir. Çünkü gerçekten de inanılmaz derecede lüks yaşayan ufak bir kesim vardır. Castro'nun amacı, Batista’yı devirmek ve daha eşitlikçi bir düzen sağlamaktır ama başarısız olur. Batista, Fidel’in yargılanışını televizyondan yayınlayarak onu hapse düşmüş bir aciz gibi göstermek ister. Fakat evdeki hesap çarşıya uymaz. Aslen avukat olan Fidel Castro, mahkemede mükemmel bir savunma yapar ve destekçileri azalmak yerine artar. Bu yargılama ulusal bir ün kazandırır Fidel Castro'ya. 

Dava sonucu mahkum edilen Fidel’i artık halk çok fazla desteklemektedir ve Batista bir süre sonra buna karşı gelemeyerek, Fidel’i ve onlarca destekçisini Meksika’ya sürgüne gönderir. Aslen Arjantinli olan ve asıl mesleği doktorluk olan Ernesto Guevara ile de burada tanışırlar. Ernesto “Che” ismini sonradan alır. “Che” Arjantin’de “dostum, kardeşim” tarzı bir hitaptır aslında ve Ernesto da bu hitabı çok kullandığı için Fidel ve Kübalı diğer arkadaşları ona Che adını takarlar.

Fidel ve Che - Bugün dahi Arjantin'de birçok insan birbirine Che diye hitap etmektedir.

Fidel Meksika’dan Küba’ya bir çıkartma planlamaktadır ve Che’ye kendileriyle gelmesini teklif eder. Che, sömürgeci düzene ve ezilen halkların yoksulluğuna motorsikletiyle çıktığı Latin Amerika turunda şahit olmuş ve aslında hayatı boyunca böyle bir fırsat beklemektedir. Che, Fidel’in ekibine dahil olur fakat bir şartı vardır, devrim Küba’da başarıya ulaştıktan sonra Fidel, Che’yi diğer ülkelerde de devrim yapabilmesi için destekleyecektir.

İşte bu ekip şuan Havana Devrim Müzesi’nde sergilenen Granma adlı yatla Küba’ya varır. Ve müzeyi gezerken böylesine önemli bir hikâyeyi bilerek sergilenenlere baktığınızda, bakmak ve görmek arasındaki farkı daha iyi anlıyorsunuz. 

Yatın o dönem ki fotoğrafı.
Devamında, Küba devrimi başarıyla sonuçlanır fakat kapitalist düzenin savunucuları bundan pek de hoşnut olmazlar. Devrim daha tam olarak yerleşmemişken, Küba’ya, CIA’in desteklediğini kabul ettiği domuz körfezi harekatı başlatılır. Başarısız olan bu harekatla ilgili Che, Amerikalı üst düzey diplomatlara Birleşmiş Milletler Toplantısı için gittiği New York’ta teşekkür edecektir. Çünkü Küba Amerika'nın harekatını bertaraf eder ve Küba devrimi daha da sağlamlaşır. Artık Che, Fidel ile anlaştığı gibi yoluna devam edip eşitlikçi düzeni bütün dünyaya yayabileceğine inanmaktadır fakat artık her adımında arkasında olan CIA’i alt etmesi gerekecektir. 

İlk olarak Afrika’ya, çok fakir durumdaki Kongo’ya gider. Kongo Ulusal Ordusuyla işbirliği içinde olan CIA de izini sürmektedir ve devrim girişiminden sonuç alamaz. Kısa süre sonra ise Bolivya’da bir başka devrim mücadelesi içerisindeyken yakalanır. Sorgulayanlardan Felix Rodriguez’in Bolivya aksanıyla İspanyolca konuşmadığını anlayan Che kendisine nereli olduğunu sorduğunda, Rodriguez, CIA mensubu olduğunu belirtir ve Che, Rodriguez ile bir daha konuşmayı kabul etmez.

Bolivyalı asker Jaime Nino de Guzman, Che’nin yakalandığında bacağının arkasından vurulmuş olduğunu ve durumunun perişan bir halde olduğunu belirtmiştir. Guzman, Che’nin kötü durumdaki haline rağmen konuşurken başını dik tuttuğunu ve herkesin gözünün içine baktığını söyler daha sonra ki ifadelerinde. Che gözaltındayken, yakın köydeki okul öğretmeniyle görüşmek istediğini belirtir ve 22 yaşındaki Julia Cortez ile kısa bir diyalog yaşar. Che, yıkık dökük haldeki okulu göstererek, çocukların bu kötü şartlarda eğitim görmesinin beklenemeyeceğini ama hükümet görevlilerinin Mercedes arabalarında olduklarını, söyler ve “İşte biz bunun için mücadele ediyorduk” der, bir saat sonra vurulma emrinin verileceğinden habersiz olarak.

Che’yi vurulma emri Mario Teran adındaki Bolivya’lı askere verilir. Teran elinde silahla içeri girdiğinde vurulacağını anlayan Che ayağa kalkıp şu son sözleri söyler; “Beni öldürmek zorunda olduğunu biliyorum. Ateş et. Durma, korkak! Yalnızca bir adamı öldüreceksin”. Bocalayan Teran Che’yi ölümcül olmayacak şekilde birkaç kez vurup yere düşmesini sağlar ve daha sonra yaklaşıp tekrar tekrar göğsünden vurur. (Bu şekilde vurmasının ise çatışmada vurulduğu izlenimi vermek istedikleri için olduğu sonradan ortaya çıkar)

Ernesto Che Guevara'nın Küba'nın  Santa Clara Şehrin'deki mozalesi.

1959 devriminden beri Komünist rejimle yönetilen Küba yıllar içerisinde sıkı ambargolarla ve politik zorluklarla mücadele ederken fakirleşmiş olmasına rağmen herkese ücretsiz eğitim ve sağlık hizmeti sağlanmaktadır. Bütün bu ekonomik zorluklara rağmen dünyada en yüksek okuryazar oranı Küba'dadır ve ülke tıpta da çok öncü bir pozisyona sahiptir. Gelişmiş olarak kabul ettiğimiz kapitalist ülkeler evsiz insanlarla doluyken, Küba’da evsiz kalan insanlara devlet yardım etmektedir. Ülkenin ifade özgürlüğü başta olmak üzere farklı problemleri vardır ancak bu problemlerine rağmen insanların mutlu olduğu fakat dayatılan kapitalist sistemi kabul etmediği içinse dünyadan izole edilmiş bir şekilde yıllar geçirmiştir. Benim gözümde ise dünyanın en ilginç ülkeleri arasında yer alıyor Karayiplerin bu güzel incisi.



Efe TANAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...