BEDEVİLERLE YAŞAM (FAS)

Farklılıkları yaşamaktır seyahat etmek, yoksa değişik olanı anlamaya çalışmayacaksak, seyahat etmenin pasaporta basılan bir damgadan farkı kalmıyor.

Bir ülkeyi insanlarıyla tanışarak, her türlü değişikliğini tadarak gezmek gerek, müze gezer gibi değil. Yani dışarıdan öylece seyrederek değil de, içinde deli dolu yaşayarak keşfetmek en güzeli. 

Atlas Dağlarını aşarak vardığım çölde yaşadığım bedevi hayatı da, bu üşenmek bilmez seyahat anlayışımın ödülü gibiydi.

Hassan ile birlikte
Medeniyetten böylesine uzak bir yerde insanlar ne yapıyor olabilirdi ki? Ya da medeniyet sadece teknoloji ve şehirleşme midir gerçekten? Kültürel ve ahlaki olan ama telefonun ya da elektriğin dahi olmadığı bir yer medeni değil midir?

Kaldığım hostelde tanıştığım bir grup arkadaşımla çıktım yola. Bir gecemizi yüzyıllardır çölde göçebe olarak yaşayan Berberilerle / Bedevilerle geçirecektik. Marakeş’ten 8 Saatlik minibüs yolculuğu ve sonrasını da deve üstünde giderek vardık kalacağımız yere.



Çöle varışımızın akşamında da bütün yorgunluğumuzu unutturacak mükemmel bir tavuk yedik. Sadece hormonsuz ve tamamen doğal değil aynı zamanda da Kuzey Afrika’nın süper baharatlarıyla bezenmişti. Sanki et değil ağızımıza lezzet kampı kurmuş bir kek yemiştik. Etin yumuşak bir şekilde ağızda dağılması kavramını anlıyorum ama bu başka bir şeydi resmen. Hatta yemekten sonra yediğimiz şeyin tavuk olup olmadığını tekrar teyit etmek isteyecek kadar etkilenmiştim. Hayır çünkü Günay Afrika'da tavuk eti yediğimi sanarak timsah eti yemişliğim var. Şuana kadar onca ülkede bilmeden kim bilir neler yedim. 

Akşam yemeğinden sonra havanın kararmasıyla bir anda çöl öyle soğudu ki, yakılan ateşin başında yer bulamayanlar çadırlarındaki 4 kat battaniyelerine sarılıp uyumak zorunda kaldı. Geceleri ciddi derecede soğuyan çöle biraz hazırlıklı gitmek gerek tabi. Gerçi gitmeden önce herkesi uyarmışlardı ama insan çöle giderken yanına kazak almaya tereddüt ediyor. Ne çöle kışlık eşya götürmenin, ne de kutuplara güneş gözlüğü götürmenin zorunluluğunu tecrübe etmeden anlayamıyor insan.

Çöller sadece sıcaktan ibaret değildir. Çöllerin ufalanmış kumları, ani ve devamlı hava değişikliği yüzündendir.

Hassan ile birlikte
Ateşin başında yanımda getirdiğim bütün giysileri üst üste giymeme rağmen üşürken, Berberilerin arasında yaşça en büyük olan Hassan terlikle duruyordu. Kuzey ülkelerinde soğuğa alışık çok insanla tanışmıştım ama Afrika’da soğuğa böylesine adapte olabilmiş biriyle tanışmak şaşırtıcıydı doğrusu. Her fırsatta Hassanla muhabbet ediyordum. Hatta herkes soğuktan yılıp, biraz da yol yorgunluğunun etkisiyle çadırlarına çekildiğinde, Hassan ve diğer Berberilerle uzun bir muhabbete daldım.


Nasıl oluyor da elektriğin bile olmadığı uçsuz bucaksız boşlukta yaşayabiliyorsunuz diye sormadan edemedim. Yemek, su gibi zorunlu ihtiyaçlar da ayrı bir problemdi gerçi. Deveyle ulaşım yavaş, yorucu ve zordu. Yani çölde yaşamanın o kadar çok katlanılmaz yanı vardı ki, acaba güzel yanı neydi, bu insanları bunca zorluğa rağmen orada tutan?




Hassan’ın İngilizcesinin yetmediği yerde gençler tercüme etti ve Hassan bir ömrün verdiği hayat tecrübesiyle başladı konuşmaya;

Siz şehirlerde mutsuz olduğunuz işler yapıp, kazandığınız parayla mutlu olmaya çalışıyorsunuz! Bizse burada sadece mutlu olduğumuz şeylerle meşgulüz.

Siz televizyon izliyorsunuz! Şu mükemmel gökyüzüne bak, kayan yıldızlara, bunlara bakmak inan bana televizyona bakmaktan daha iyi. Hem sonra elektriğin olduğu yerde insanlar birbirine soğuk olur, biz her zaman beraberiz ve telefona ya da internete ihtiyacımız yok.

Aslında Huzur’dur hayatta önemli olan, işte şehir insanları bunu fark edemeden ölüp gidiyor.”



Şehirlere uzak yerlerde yaşamış olanlar bilirler, ışık kirliliği ne kadar az ise gökyüzü de o kadar net görünür. Başka hiçbir yerde görülemeyecek güzellikteki, yıldızlarla dolu gökyüzünün altında, bizim medeniyet tanımımızdan uzakta, bazıları için hayal kadar güzel bir mutluluk ortamı var çölde.



Hassan uzun muhabbetimizden sonra, sevdin sen burayı, istediğin kadar kalabilirsin diyerek, kalacağım yeri bile gösterdi ama benim pek param yok diyince de, "tam bir şehirli gibi konuştun şimdi" diye cevabı yapıştırdı. Samimiyeti beni çok etkilemişti ama görmem gereken başka yerler, başka hayatlar vardı ve teklifini kabul edemedim. Belki çöl hayatı çok güzeldi ama alışmış olduğum yaşamdan çok farklı bu ortamda, planladığımdan uzun kalamayacak olmam yine biz şehirlilerin anlayabileceği bir şey sanırım.


Efe TANAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...