![]() |
Sınırlarınızı zorladığınızda gelişirsiniz. Nietzsche’nin dediği gibi; sizi öldürmeyen şey, güçlendirir. |
Moskova’da
katıldığım sıra dışı yarışmanın adının neden kahramanlar yarışı olduğunu
bitirdiğimde daha iyi anladım. Yarışın zorlu parkurunu bitirebilmek bile
kahraman gibi hissetmenize yetiyor.
Moskova’ya daha bir
hafta öncesinde yeniden kar yağmışken, soğukça bir havada 60 farklı askeri
engeli ve 10 kilometrelik parkuru bitirmek başlı başına bir başarıydı aslında. Bunlar
yetmezmiş gibi ben bir de süreye karşı yarışıp, dereceye girmek için kendimi
sonuna kadar zorladım. Yarışmadaki engellerin bir kısmı, 3 - 5 derece
soğukluktaki su çukurlarından oluşuyordu. Durmadan bu sulara girmek sizi
öyle bir şoka sokuyor ki, bildiğim hiçbir dilde bunu kelimelere dökemem. Durmadan
koştuğunuz, tırmandığınız, atladığınız ve her türlü kas grubunuzu mütemadiyen
çalıştırdığınız bir mücadele mevcut.
![]() |
Yarışma Rus Ordusunun Alabino poligonunda gerçekleştirildi. |
Soğuk suyun içine
dalıp çıktıktan sonra 3 metrelik bir duvara sadece ellerinizi kullanarak
tırmanmanız gerekiyor. Ardından dikenli tellerin altında sürünüyorsunuz. Sonra
tekrar koşup bir başka zorlu engeli geçmeye çalışıyorsunuz ve bu böyle devam
edip gidiyor. Dikenli tel engeli parkur boyunca birkaç kez vardı ve etraftan
can havliyle bağıranlar, tellerin gerçekten can yaktığını test ederek
öğreniyorlardı anlaşılan. Her dikenli tel engelinde bağıran sayısının azalması ise
can acısının ne kadar iyi bir öğretmen olduğunun başka bir kanıtı olsa gerek.
![]() |
Mücadele ne kadar zorlu ise başarmak o kadar haz verir. |
Çamurların içinde
süründükten sonra suyun altından yüzerek geçmeniz gereken engelleri sanki
bilinçli bir sırayla koymuşlar. Kulaklarınızın içine kadar giren çamurdan, buz
gibi suya girerek arınıyorsunuz ama temizlendiğiniz pek söylenemez, zira su da
çamur renginde.
![]() |
Tamamen bitap haldeyken yarışma fotoğrafçısı yakalamış bu anı. Fotoğrafın hemen ardından, suya atlayıp koşuya devam ettim. |
İnanılmaz büyük bir
hırsla başladığım yarışmada bana ölümcül darbeyi vuran buz gibi su çukurları
oldu. Ölümcül dediysem lafın gelişi de değil, yaklaşık sekizinci kilometrede neredeyse hipodermiye yakalandım. Hipodermi vücudun üretebildiğinden fazla ısı kaybetmesi
olarak tanımlanıyor. Vücut kendi sıcaklığına tam geri dönecekken tekrardan 2
derecelik suya atlamak, bir hışımla içinden çıkıp son sürat koşmaya devam edip,
engelleri aştıktan sonra tekrar soğuk suya dalıp çıkmaktan artık vücudum bir
noktada kendini ısıtamaz hale geldi.
![]() |
Hipotermi, vücut
sıcaklığının 35 derecenin altına düşmesi ile başlıyor. Ardından organlar işlevsiz
hale geliyor, düzene girememesi halinde ise kalp durmasına yol açarak ölümünüze
sebep oluyor. İlk belirtileri ise kontrol edilemez vücut titremeleri. Yarışmanın
özellikle son kilometrelerinde her noktada askeri ambulanslar leblebi gibi yarışmacı
topluyordu. Binlerce kişi katıldı yarışmaya ama birkaç yüz kişi bitiş çizgisini bile göremedi belkide.
Yatay bir tırmanma
duvarının üzerinde artık titremeyi kontrol edemez hale geldiğimde, riskle
yüzleştim. Hipoderminin tehlikesini biliyordum, sonucunun ne olabileceğini de. Duvarın
üstüne zor bela çıkmıştım ve aşağıdaki suya atlamam gerekiyordu. Görevli bir asker
durumumu fark edip beni kenara çekti. Belli ki sorma gereği bile duymadan beni
ambulansa götürüyordu. O ara çok süre kaybettim ama artık derecemden ziyade
yarışı bitirip bitiremeyeceğim asıl soru haline gelmişti.
![]() | |
|
Kaç kilometre kaldı?
Kaç kilometre kaldı
diye, sordum askere. Çenemin titremesinden ne dediğimi anlamadı. Sanırım 5 kere
aynı soruyu tekrar ettim. Söylediğim o kadar anlaşılmıyordu ki, Rusça
bilmediğimi düşündü. En sonuncusunda cevabı aldım. 2 kilometre. O an aklıma
pişmanlık hissi geldi. Bitiremezsem yaşayacağım pişmanlık benim için hipotermiden
daha ölümcüldü. Pişmanlık hissinin korkusu ile kendi kendimi motive ettim.
- Devam edeceğim.
(Asker kolumu bırakmadan önce tam 3 kere daha sordu)
- Devam edecek gibi görünmüyorsun, emin misin?
- Da, da, da…
Asker kolumu bıraktığı
gibi koşmaya başladım. Baştan aşağı su içindeydim ve titreyerek koşuyordum. Belki
tehlikeli bir karardı ama vücudumu doğru dinledim. Ritmimi korur ve tekrar suya
girmezsem tehlikeyi atlatabilirdim. Bir süre en fazla dize kadar sular ve kas
ağırlıklı engeller vardı. O kısa süreç beni kendime getirdi ama boy hizasında
suya girmemi gerektiren yeni bir engel önümde belirince kısa bir tereddüt
yaşadım. İki seçeneğim vardı, ya yarışmayı bırakacaktım ya da o suya girip
sonuçlarına katlanacaktım. Daha fazla beklersem girmeye tereddüt ederim diye
resmen beynimle vücuduma komut verip kendi kendimi bir nevi suya ittirdim.
![]() |
Sırılsıklam halime rağmen koşuya devam ederken. |
Suda ne kadar az
kalırsam o kadar hızlı toparlanırsın, hadi Efe, diye kendimi motive edip sadece
önüme bakıyordum. Etraftakiler, konuşulanlar, çevrede olup bitenlerin farkında
bile değildim. Sudan çıktığımda hala koşabilir haldeydim ve aynı hızla yoluma
devam ettim. O noktadan sonra bel hizasında 100 metrelik bir su engeli daha çıktı,
sonrasında da balçık üzerinde bata çıka koşmak gerekiyordu. Hipodermi ile
mücadele etmem yetmiyormuş gibi birden hayatımda yaşadığım en acı kramp girdi
bacağıma. Kramp acısı maraton yarışından yabancı olmadığım bir acı ama bu
seferki bir başkaydı. Can havliyle yere yığılınca iki kişi yanıma gelip,
gerdirme yaparak kasları rahatlatmaya çalıştılar. O sırada doktor geldi ve bir
müddet de o devam etti. Bense çamurların üzerinde bitap bir şekilde
yığılmıştım. Bu iki dakikalık duraksama hipodermiyi tekrardan başlattı. Doktor
telsizle sedye istemiş olacak ki, ambulanstan sedye ile yanıma geldiler. Ben
devam etmek istediğimi söylediğimde ise tekrar tekrar emin olup olmadığımı
sordular. Sonrasında da, adımı soyadımı aldılar. O noktadan sonra geçtiğim her
engeldeki askerlerin beni özellikle izlediğini fark ettim.
Belki yarışma
numaramdan, belki kıyafetimden beni ayırt edip her engel sonrası “Devam
etmek istiyor musun?” diye soruyorlardı. Bende yarışı bırakmayı onuruma
yediremiyordum. Eski araba lastiklerinden oluşturulmuş zorlu bir engelden
çıkarken, bir asker elimden tutup yardım etti ve aynı soru, aynı cevap
tekrarını yaşadık. Sonrada elindeki telsizle “Tamam geldi, yaşıyor. Devam
etmek istiyormuş” dedi. Yaşıyor, dediğini çok net hatırlıyorum, bir nevi
mecaz yapmıştı elbette ki ama bir yerde yığılıp kalmamdan da endişe ediyorlardı
bence.
![]() |
Nefes nefese vardığım engeli geçmeden önce son soluğumu alırken. |
O noktadan sonra
bitmek bilmeyen su engellerinin belki de en zorlusuna geldim. İçinde sürünerek
gittiğiniz suyun üst tarafı dikenli tellerle kaplı. Sürünmeye başladığınızda
dikenli tellerden dolayı dışarıdan birinin gelip size yardım etmesi çok zor.
Dolayısıyla kendinizi kaybetmeniz için olabilecek en tehlikeli yer. Görevli
asker pür dikkat bana, bende pür dikkat engelin çıkış noktasına bakıyordum. O
bitap halime rağmen baya hızlı hareket ediyordum çünkü boynuma kadar suyun
içindeydim ve askerinde beni durmadan uyardığı gibi, engeli hızlı bir şekilde
geçmem gerekiyordu. Suyun içinde kaldığım fazladan her saniye vücut ısımı
düşürüyordu. Bu engel sonrası moral de kazandım. Artık bitiş çizgisindekilerin
çığlıkları duyuluyordu. Ciddi bir hızla başladığım yarışı, daha da fazla zaman
kaybetmeden bitirme gayretiyle kendimi sonuna kadar zorladım.
![]() |
Giysilerimin parçalandığı ve yara içinde kaldığım bu yarışma alışık olmadığım bir branştı ama sonrasında antrenman şeklimi değiştirdim ve bunun gibi Moskova'da düzenlenen bütün yarışmalara hazırlanmaya başladım. Derecem de bu büyük rekabete ve zorlu parkura rağmen iyiydi ama ben çok daha iyisi için yarışıyordum. 2016'da katıldığım bu yarışma sonrasında bu yarışmalara iyi alıştım ve düzinelerce yarışmada hem ferdide hem de takım olarak birçok derece elde ettim.
Efe TANAY
Süper performans, süper başarı. Tebrikler. Gururumuzsun.
YanıtlaSil