- Hangi ülkeden geldin?
- Türkiye.
(Yüzünde hiçbir mimik hareket etmeden, sadece gözleri
biraz daha büyüyerek tekrar sordu)
- Türkiye mi?
- Evet
- Türkiye’densin ama yani Türk müsün?
- Evet Türküm.
Ermenistan'da evine misafir
olduğum bir Anne ile yaşamıştım bu diyalogu. Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki
otogardan kalacağım yere doğru yürürken tanıştığım bir genç beni yemeğe davet
etmişti. Muhabbet ederek yürürken de samimi olmuştuk ve 1 saat sonra da evinde
misafir olarak bulmuştum kendimi. Bir şekilde her ülkede insanların beni
evlerine misafir etmesine alışmıştım ama Ermenistan’da bir ailenin evine
misafir olmak benim için biraz değişik bir tecrübe olacak gibiydi.
Yemeklik erzakı
benim almam şartıyla kabul ettim daveti, eve vardığımızda, ev ahalisinin
yabancı bir misafirin geleceğinden haberleri olmadığını fark ettim. Evin Annesi
beklenmeyen misafire, hemen her ev hanımı gibi oldukça misafirperver bir
şekilde davranıyordu. Yemekler pişmeye bırakılıp zaman bulunca salona yanıma
geldi. İşte o ara öğrendi Türk olduğumu. Şaşkınlık kelimesi bir ifadeye
bürünecekse işte o Annenin o anki ifadesinden daha iyi bir şaşkınlık ifadesi
olamaz sanırım. Sessizce geçen birkaç saniyeden sonra, bir iki nefes aldı ve “Benim
dedelerim Türkiye’den geldi, ben Türkçe biliyorum” dedi, hafif tutuk bir
Türkçeyle. Ne diyeceğimi bilemedim. Başka bir ülke de olsa “ne güzel, çok mutlu
oldum” denirdi ama buradaki durum biraz farklıydı. Zira söylerken biraz
yüzü düşmüştü. İlk önce nasıl cevap vereceğimi düşündüm, tam konuşacakken de,
hangi dilde söyleyeceğime karar veremedim. Bir anda o şaşkınlığını üzerinden
atmış, şaşkınlık sırası bana geçmişti.

Evine misafir
olduğum Dede’ye cevap verip tarihi konulara girmek yersizdi. 70 Yıllık hayatını
Türkler tarafından öldürülmüş akrabalarının hikâyesini dinleyerek geçirmiş
birine yıllardır duyduğundan farklı bir şeyi kabul ettirmeniz pek mümkün değil.
Aynı izah zorluğu Ermeni çetelerinin saldırılarıyla hayatını kaybetmiş Türkler için de geçerli. Ortada hüzünlü bir tarih var ama konunun
Türklere itham edildiği şekilde tek taraflı olmadığını bizzat iyi biliyorum. I.
Dünya Savaşı döneminde, son demlerini yaşayan Osmanlı’ya karşı ayaklanan birçok
halk gibi bazı Ermeniler de bağımsızlık isteği ile çeteler oluşturmuştu. Rize’nin
Pazar ilçesinde Ermeni çetelerine karşı köyünü korurken, pusuya düştüğünü fark
edince, ellerine geçmemek için tüfeğini çenesinin altına dayayıp, ayak parmağı ile
tetiğe basarak kendini vuran Mustafa oğlu Şevki, benim büyük dedemdi.
Efe TANAY
instagram/twitter: @efetanay